HIV etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
HIV etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Salı

Bebekler HIV Virüsünün Tehdidi Altında

AIDS, AIDS tedavisi, AIDS virüsü, bebek sağlığı, gebelik sırasında AIDS, Hamilelik, HIV, HIV tedavisi, HIV virüsü..

BM’ye bağlı çocuklara yardım örgütü UNICEF, geçen yıl 500 binden fazla bebeğin HIV virüsüyle doğduğunu açıkladı. Örgüt, bu bebeklerin hasta doğmalarının, aslında çok da pahalı olmayan yöntemlerle engellenebileceği görüşünde. BM’ye bağlı çocuklara yardım örgütü UNICEF, geçen yıl 500 binden fazla bebeğin HIV virüsüyle doğduğunu açıkladı.

UNICEF, bu bebeklerin hasta doğmalarının, aslında çok da pahalı olmayan yöntemlerle engellenebileceği
görüşünde. Eğer tedavi edilmezse, HIV virüsü taşıyan annelerin bebeklerinin dörtte biri HIV virüsüyle doğuyor. Ama eğer uygun ilaçlar ve tedavilerle söz konusu risk, yüzde 25′ten yüzde 2′ye düşürülebiliyor.

UNICEF, anne adaylarının, virüsün tedavisinde kullanılan ve maliyeti yüksek olmayan ama etkili sonuçlar veren ilaçlara erişiminde desteklenmesi gerektiğini vurguluyor. Buna rağmen gelişmekte olan ülkelerde HIV virüsü taşıyan her on kadından dokuzu, hamilelikleri sırasında, virüsün bebeklerine geçmesini önleyebilecek ilaçları alamıyor.

Eğer bebek HIV virüsüyle doğarsa hayatta kalma şansı da düşük. Bebeklerin yaklaşık yarısı, 2 yaşına gelmeden hayatını kaybediyor. BM çocuklara yardım fonu UNICEF’ten Anita Tiessen’e göre, zengin ülkelerde HIV virüsü taşıyan bir annenin yeni doğan bebeğinin durumu genelde iyi ama yoksul ülkelerde doğan bebekler için bu geçerli değil. Bu eşitsizliğin yoksul ülkelerdeki anne ve bebekleri için bir ölüm cezası anlamına geldiğini vurgulayan UNICEF yetkilisi, ”bu duruma bir son verilmesi ve bu bebeklerin de sağlıklı doğmasının sağlanması gerektiğini” vurguluyor.

HIV ve çocuklar konusunda kimi iyi haberler de geliyor. 2006 Yılında, HIV virüsü taşıyan bebeklerin sayısında, bir önceki yıla göre azalma kaydedilmiş.

2005 yılında virüsü taşıyan bebek sayısı 700 binin üzerindeyken, geçen yıl bu sayı 500 bin olarak saptanmış. Ama UNICEF, bu bebeklerin hemen hemen tamamının hastalanmasının önlenebileceğini vurguluyor.

UNICEF, eğer gelişmekte olan ülkelerin sağlık sistemleri güçlendirilir ve HIV virüsünün tedavisinde kullanılan ilaçlara erişim kolaylaştırılırsa, bu küçük hayatların kurtarılabileceğinin altını çiziyor.

AIDS ve Sıtma Hastalıkları Birbirini Körüklüyor

Kenya’da çalışmalar yapan bilimadamları, Afrika kıtasında etkili olan iki hastalık, HIV (AIDS) ve sıtmanın yayılması arasında doğrudan bir ilişki olabileceği sonucuna vardı. Amerikan Science dergisinde yayımlanan araştırma sonuçları, sıtmaya yakalanan kişilerin, değişen bağışıklık sistemleri nedeniyle, cinsel ilişkiye girdikleri kişilere HIV virüsü bulaştırmaları ihtimalinin arttığını belirtiyor.

Aynı şekilde, HIV virüsü taşıyan kişilerin de sıtmaya yakalanma risklerinin arttığı belirtiliyor. Muhabirler, bu araştırmanın sonuçları çerçevesinde, hükümetlerin ve kamu sağlığı kurumlarının, hastalıklarla mücadele yöntemleri üzerinde önemli etkisi olabileceğini belirtiyorlar.


En çok HIV taşıyıcısı Hindistan’da
1 Aralık Dünya AIDS Günü dolayısıyla yayımlanan bir raporda, dünyada en çok AIDS hastası ve HIV virüsü taşıyıcısının yaşadığı ülkenin Hindistan olduğu açıklandı. Birleşmiş Milletler’in açıkladığı rakamlara bakılırsa Hindistan’da yaklaşık 5,7 milyon kişi HIV virüsü taşıyor. Bu da Hindistan’da artık, Güney Afrika’dan da fazla insanın virüs taşıdığı anlamına geliyor.

Amerika Birleşik Devletleri’nin eski başkanı Bill Clinton yaptığı açıklamada, Hindistan’ın dünyada küresel bir hastalık olan AIDS’in merkezi haline geldiğini söyledi. Bill Clinton, HIV virüsünün Hindistan’da kontrol altına alınmasının, zorlu bir mücadele gerektireceğini belirtti.

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan da dünyadaki her cumhurbaşkanı, başbakan ve siyasetçinin, “AIDS benimle duracak” deme sorumluluğu olduğu görüşünde.

BM’ye bağlı Uluslararası Çalışma Örgütü 2005 yılında çalışma çağındaki yaklaşık üç buçuk milyon kişinin AIDS sonucu öldüğünü bildirdi. Örgüt raporunda bu sayıyla hastalığın ekonomik yükünün artmakta olduğuna ve AIDS’ten ekonomik açıdan en çok Sahara Çölü’nün güneyindeki Afrika ülkelerinin muzdarip olduğuna dikkat çekiyor.

Öte yandan Güney Afrika hükümeti de bugün önümüzdeki beş yıl için AIDS’le mücadeleye yönelik programını açıklayacak. Güney Afrika’da yaklaşık beş buçuk milyon kişi HIV virüsü taşıyor ve her yıl 900 kadar kişi AIDS sonucu ölüyor. Bu ülkede hükümet geçtiğimiz günlerde AIDS’le yeterince mücadele etmediği gerekçesiyle eleştirilmişti. Ancak sivil toplum örgütleri hükümetin yeni yaklaşımını övüyor ve AIDS’le HIV’in teşhisle tedavisinde kullanılan ilaçlardan daha fazla taahhütte bulunmasının, önemli bir politika değişikliği anlamına geldiğini belirtiyor.

Sıtmadan Koruyan Gen AIDS'i Tetikliyor

Araştırmalar sıtmadan koruyan genin AIDS‘e yakalanma olasılığını artırdığını ortaya koydu. Sıtmadan koruyan bir genin, AIDS’e yakalanma olasılığını yüzde 40 oranında arttırdığı bildirildi. Amerikalı ve İngiliz bilim adamlarının yaptığı araştırma, Afrika kökenli insanlarda gelişen, Duffy Antijeni Kemokin Reseptörü (DARC) geninin bir varyasyonunun, AIDS ile karşı karşıya kalındığında kişinin ilk dönemde hastalıkla mücadele gücünü olumsuz yönde etkileyebileceğini gösterdi.

Londra ve Teksas üniversitelerinin yürüttüğü araştırma, DARC’ın, virüslere karşı savunma sistemi üzerinde önemli rol oynayan ve kemokin adı verilen kimyasalların seviyelerini etkilediği ve söz konusu varyasyonunun Afrikalıların neredeyse yüzde 90′nında görüldüğünü ortaya koydu.


Sıtmayla mücadelede önemli aşama
Genin bu varyasyonunun kaynaklarının belirsiz olduğu, ancak kıtada yaygın olarak görülen sıtma salgınlarında kişiyi hastalıktan korumak için gelişmiş olduğunun düşünüldüğü belirtildi.

Araştırma çerçevesinde farklı etnik kökenlerden gelen ve AIDS hastası olan Amerikalılar üzerinde 25 yıl süreyle yapılan araştırmanın verilerinin kullanıldığı ve DARC geninin söz konusu varyasyonuna sahip kişilerin, hastalığa yakalanma olasılığının yüzde 40 daha fazla olabileceği kaydedildi.

Bilim adamları, bu genin Sahra Altı Afrikası’nda var olmaması halinde bölgede AIDS vakalarında yüzde 11′lik bir düşüşün beklendiğini belirtirken, DARC’ın bu varyasyonuna sahip kişilerin AIDS hastalığına yakalanmaları halinde de bu gene sahip olmayanlara oranla ortalama olarak 2 yıl daha uzun yaşadıkları gözlendi.

AIDS hastalığının, dünyanın farklı bölgelerinde görülme oranının değişmesi kısmen farklı sosyal koşullar ve cinsel yaşamla açıklanırken, bilim adamları virüsün belirli toplumlarda yaygın biçimde görülmesinin genetik nedenleri olabileceğinden şüpheleniyor.

Afrika’da 24.5 milyon kişinin AIDS hastası olduğu ve her yıl yaklaşık 2 milyon kişinin bu hastalıktan yaşamını yitirdiği biliniyor.

AIDS Tedavisinde Kilit Gen Bulundu

AIDS’e yol açan HIV gibi retrovirüsleri etkisiz hale getirebilen antikorların üretiminde kilit rol oynayan bir gen bulundu. Amerikalı bilim adamları, Apobec3 adlı genin, farelerde retrovirüsleri etkisiz hale getiren antikorların üretilmesini sağladığını ve böylece hayvanların enfeksiyonlarla savaşabilmesine olanak verdiğini belirttiler.

Bulaşıcı bir virüs hastalığı olan AIDS tedavisinde önemli bir adım atıldı ve antikorların üretiminde kilit rol oynayan bir gen bulundu.


Araştırmacılar, insanlarda da bulunan Apobec3 adlı genin , insanlarda farelerdekiyle aynı rolü oynayabileceğini ve AIDS’e yol açan retrovirüsü etkisiz hale getirebileceği görüşünde.

Bu tez, Apobec3′ün ürettiği proteinlerin anti-HIV özellikleri taşıdığını ve bu genin bulunduğu kromozom bölgesinin vücuda bulaşan virüsün gücünü etkileyebileceğine ilişkin önceki araştırmaları destekliyor.Bu genin bulunmasının AIDS aşısının geliştirilmesi açısından önemli olduğu ve HIV’e maruz kalan bazı kişilerin neden virüsü kapmadıklarını açıklayabileceği vurgulandı.

Pazar

Korunmak HIV'in Bulaşmasını Engelleyemiyor

HIV virüsü taşıyan kişiler, cinsel ilişkiye girerken korunsalar da virüsün bulaşmasını engelleyemiyor. Avustralya’daki New South Wales Üniversitesi’nden David Wilson ve ekibinin yaptığı araştırma, İsviçre Komisyonu’nun, tedavi görenlerin prezervatif kullanmayabileceğine ilişkin raporunun aksine, korunma olmadan riskin 10 yılda 4 kat artabileceğini ortaya koydu.

David Wilson ve ekibinin yaptığı araştırmaya göre tedavi görülse bile virüsün bulaşma riski az da olsa sıfır değil ve virüs tamamen yok olmuyor.


Erkeklerin bulaştırma oranı daha yüksek
Bir yılda ortalama 100 defa korunmadan cinsel ilişkiye giren kadınların erkeklere virüsü bulaştırma olasılığı yüzde 0.22, erkeklerin kadınlara bulaştırma ihtimali yüzde 0.43 ve erkeklerin erkeklere virüsü bulaştırma olasılığı yüzde 4.3 olarak hesaplandı.

İngiliz “The Lancet” dergisinde yayımlanan araştırmada, hastaların ilaçlarla beraber prezervatif de kullanması gerektiğine dikkat çekildi. İsviçre Komisyonu raporunda, en az 6 aydır kanında AIDS virüsü saptanmayan ve HIV pozitif hastasının cinsel yolla bulaşan başka bir hastalığa yakalanmaması durumunda HIV pozitif ve HIV negatif çiftin korunmayabileceğini açıklamıştı.

Aynı dergide yayımlanan başka bir araştırmadaysa, gelişmiş ülkelerde, kombine antiretroviral ilaçlar kullanıldığından beri AİDS virüsü taşıyanların yaşam süresinin 13 yıl arttığı, ölüm oranının yaklaşık yüzde 40 düştüğü belirtildi.

AIDS Türkiye'de Giderek Artıyor

AIDS, biseksüel cinsel ilişki, heteroseksüel ilişki, HIV, HIV enfeksiyonu, homoseksüel ilişki, korunmasız cinsel ilişki, kronik hastalık..

Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada 1 Aralık Dünya AIDS Günü 1988′den bu yana HIV/AIDS hakkında farkındalığın artırılmasıyla ilgili önemli bir süreç olduğunu, AIDS’i durdurmak için küresel, ulusal ve yerel çabaların canlandırılmasına bir fırsat tanıdığını kaydedildi.

Açıklamada, Türkiye’de ilk AIDS vakasının görüldüğü 1985 tarihinden bu yana vaka sayısının Haziran 2008 itibarıyla 682 AIDS ve 2 bin 493 taşıyıcı olarak 3 bin 175’e ulaştığı belirtildi.


Türkiye’de ilk vakanın görüldüğü 1985 yılından bu yana toplam vaka sayısının, Haziran 2008 itibarıyla 682 AIDS ve 2493 taşıyıcı olarak 3 bin 175′e ulaştığına yer verilen açıklamada, “İstatistiklere göre, enfekte olanların yarısından çoğu hastalığı korunmasız cinsel ilişki yoluyla, başlıca heteroseksüel ilişkiden almıştır. Bu yolla eşlerinden HIV enfeksiyonunu kapan kadın sayısı artmaktadır.

Homo /biseksüel cinsel ilişki toplam sayının yüzde 8′ini ve damar içi madde kullanıcıları da toplam sayının yüzde 4′ünü oluşturmaktadır. Henüz etkin bir aşısı olmayan HIV’e karşı alınan koruyucu önlemlerin, Gönüllü Danışmanlık ve Test Merkezleri’nin ve halk eğitimlerinin büyük rolü olduğu bilinmektedir. AIDS mücadelesinde tedavideki yenilikler önem taşımaktadır. Ümit vadeden yeni çok ilaçlı tedavi şemaları ile hastalık belirtilerinin ortaya çıkışı geciktirilerek ve HIV(+)’lerin daha uzun yaşamaları ile HIV/AIDS artık kronik bir hastalık halini almıştır” ifade edildi.

Açıklamada, sağlıklı bir Türkiye için ‘1 Aralık Dünya AIDS Günü’nün en etkili şekilde değerlendirilerek toplumsal bir duyarlılığın oluşturulması, halkın HIV/AIDS’in bulaşma yolları hakkında bilgilendirilmesi, güvenli ve sağlıklı cinsel hayat konusunda bilinçlendirilmesi, kondom/prezervatif kullanımının yaygınlaştırılması, HIV ile enfekte olmuş kişilere ayrımcılık yapılmaması, bu kişilerin hiçbir şekilde suçlanmaması, yargılanmaması ve toplumdan dışlanmaması konularında basın-yayın kuruluşlarına büyük görevler düştüğünün altı çizildi.

Basında vurgulanması gereken mesajlara da yer verilen açıklamaya şöyle devam edildi: “AIDS’in ailelerimizi ve toplumumuzu parçalamasına izin vermemeliyiz. Hastalık taşıyorsak kan bağışında bulunmamalıyız. Tek eşliliği önemsemeliyiz. AIDS’lilere, ailelerine yardımcı olmalıyız. Kondom kullanımını önemsemeliyiz. Çocuklarımızı ve gençleri hayatın bir gerçeği olan cinsellik konusunda aydınlatmalı ve korunma yollarını anlatmalıyız. HIV/AIDS taşıdığını öğrendiğimiz kişileri suçlamamalı, yargılamamalı ve dışlamamalıyız. HIV/AIDS günlük yaşamdaki sosyal ilişkilerle (yanaktan yanağa öpüşmek ile, aynı tabaktan yemek yemek ile, aynı bardak, kaşık, çatalı kullanmak ile, aynı kıyafetleri kullanmak ya da aynı tuvalet/banyoyu kullanmakla) bulaşmaz.”

Türk Halkı AIDS’e Yatkın

AIDS, AIDS vakası, ailelerin parçalaması, biseksüel cinsel ilişki, cinsel ilişki, HIV, HIV enfeksiyonu, homo, homoseksüel cinsel ilişki, kondom kullanımı, prezervatif kullanımı, toplumun parçalaması, Türk insanı..

Sağlık Bakanlığı, Türkiye’de ilk AIDS vakasının görüldüğü 1985 tarihinden bu yana vaka sayısının Haziran 2008 itibarıyla 682 AIDS ve 2 bin 493 taşıyıcı olarak 3 bin 175′e ulaştığını açıkladı.

Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada 1 Aralık Dünya AIDS Günü 1988′den bu yana HIV/AIDS hakkında farkındalığın artırılmasıyla ilgili önemli bir süreç olduğunu, AIDS’i durdurmak için küresel, ulusal ve yerel çabaların canlandırılmasına bir fırsat tanıdığını kaydedildi.


Türkiye’de ilk vakanın görüldüğü 1985 yılından bu yana toplam vaka sayısının, Haziran 2008 itibarıyla 682 AIDS ve 2493 taşıyıcı olarak 3 bin 175′e ulaştığına yer verilen açıklamada, “İstatistiklere göre, enfekte olanların yarısından çoğu hastalığı korunmasız cinsel ilişki yoluyla, başlıca heteroseksüel ilişkiden almıştır. Bu yolla eşlerinden HIV enfeksiyonunu kapan kadın sayısı artmaktadır.

Homo / biseksüel cinsel ilişki toplam sayının yüzde 8′ini ve damar içi madde kullanıcıları da toplam sayının yüzde 4′ünü oluşturmaktadır. Henüz etkin bir aşısı olmayan HIV’e karşı alınan koruyucu önlemlerin, Gönüllü Danışmanlık ve Test Merkezleri’nin ve halk eğitimlerinin büyük rolü olduğu bilinmektedir. AIDS mücadelesinde tedavideki yenilikler önem taşımaktadır. Ümit vadeden yeni çok ilaçlı tedavi şemaları ile hastalık belirtilerinin ortaya çıkışı geciktirilerek ve HIV(+)’lerin daha uzun yaşamaları ile HIV/AIDS artık kronik bir hastalık halini almıştır” ifade edildi.

Açıklamada, sağlıklı bir Türkiye için ‘1 Aralık Dünya AIDS Günü’nün en etkili şekilde değerlendirilerek toplumsal bir duyarlılığın oluşturulması, halkın HIV/AIDS’in bulaşma yolları hakkında bilgilendirilmesi, güvenli ve sağlıklı cinsel hayat konusunda bilinçlendirilmesi, kondom/prezervatif kullanımının yaygınlaştırılması, HIV ile enfekte olmuş kişilere ayrımcılık yapılmaması, bu kişilerin hiçbir şekilde suçlanmaması, yargılanmaması ve toplumdan dışlanmaması konularında basın-yayın kuruluşlarına büyük görevler düştüğünün altı çizildi.

Basında vurgulanması gereken mesajlara da yer verilen açıklamaya şöyle devam edildi: “AIDS’in ailelerimizi ve toplumumuzu parçalamasına izin vermemeliyiz. Hastalık taşıyorsak kan bağışında bulunmamalıyız. Tek eşliliği önemsemeliyiz. AIDS’lilere, ailelerine yardımcı olmalıyız. Kondom kullanımını önemsemeliyiz.

Çocuklarımızı ve gençleri hayatın bir gerçeği olan cinsellik konusunda aydınlatmalı ve korunma yollarını anlatmalıyız. HIV/AIDS taşıdığını öğrendiğimiz kişileri suçlamamalı, yargılamamalı ve dışlamamalıyız. HIV/AIDS günlük yaşamdaki sosyal ilişkilerle (yanaktan yanağa öpüşmek ile, aynı tabaktan yemek yemek ile, aynı bardak, kaşık, çatalı kullanmak ile, aynı kıyafetleri kullanmak ya da aynı tuvalet/banyoyu kullanmakla) bulaşmaz.”

HIV'e Karşı Jel Umudu

İngiltere’de bilim adamları, AIDS’e neden olan HIV’in bulaşmasını engelleyecek bir jel üzerinde çalışıyor. Devletin, araştırmalar için 90 milyon sterlinlik fon ayırdığı belirtildi.

İngiliz hükümetinin, belli bir aşamaya getirilen bu çalışma için 90 milyon sterlinlik fon ayırdığı kaydedildi.

HIV’in bulaşmasını engellemeyi amaçlayan araştırmayı, Londra’daki dünyaca ünlü Imperial College ve St George’s üniversitelerine ve Tıp Araştırmaları Konseyine mensup bilim adamlarının ortaklaşa yürüttüğü belirtildi.


Araştırmaya, hükümetin yanı sıra Bill & Melinda Gates Vakfı’nın maddi destek sağladığı ifade edildi. Destek kararlarının, jelin ilk denemelerinde olumlu sonuç alınmasından sonra verildiği açıklandı.

Geliştirilmekte olan jelin kadınlar tarafından kullanılacağı ifade ediliyor. Jelin, HIV’in bulaşma riskini en az üçte bir oranında azaltması öngörülüyor.

AIDS Nedir? AIDS’den Nasıl Korunmalıyız?

AIDS, AIDS ilacı, AIDS nedir, AIDS virüsü, AIDS'le mücadele, AIDS’den korunmak, AIDS’den nasıl korunmalı, cinsel hastalık, cinsel yolla bulaşan hastalıklar, HIV, HIV virüsü..

Çağımızın vebası olarak da adlandırılabilen ve tedavisi henüz bulunamayan AIDS hastalığına yakalanmamak için özellikle cinsel konularda dikkatli olmak gerekiyor. Peki, nedir bu AIDS ve AIDS hastalığına neden olan HIV virüsü? İşte cevaplar…

Özel Şafak Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Aziz Hacıbektaşoğlu’nun verdiği bilgilere göre; HIV, İngilizce “Human Immunodeficiency Virus” kelimelerinin baş harflerinin bir araya gelmesiyle oluşan bir kelimedir ve
AIDS hastalığına sebep olan virüsün adıdır. Bu virüs, insanların diğer hastalıklara karşı direncini (bağışıklığını) zayıflatır.

Nedeni HIV virüsüdür

AIDS ise, İngilizce “Acquired Immunodeficiency Syndrome” kelimelerinin baş harflerinin bir araya gelmesiyle oluşan bir kelimedir ve Türkçe “Kazanılmış İmmün Yetmezlik Sendromu” anlamına gelir.

Bazı ülkelerde AIDS için aynı zamanda slim (zayıf, ince) kelimesi de kullanılmaktadır. HIV, küçük bir virüstür ve bulaştığı kişileri zayıf düşürerek vücudun hastalıklar ile savaşma yeteneğini ortadan kaldırır.

Vücutlarında HIV virüsünü taşıyan kişilerin hastalığı zaman içinde AIDS’e dönüşür.

Öldürücü bir hastalıktır

Normalde vücudumuz akyuvarlarımız tarafından korunur. Akyuvarlarımız, hastalık etkenleriyle savaşarak vücudumuzu korurlar.

Savaş sırasında bazı hastalık etkenleri bizi hasta edebilirse de sonuçta akyuvarlar galip gelir ve iyileşiriz.

HIV güçlü bir virüstür ve vücuda girince akyuvarlara saldırır. Uzun süren bir savaştan sonra, HIV akyuvarları zayıf düşürür. Sonuçta vücudun savunması çok zayıflar.

Akyuvarlar olmadan hastalık yapan mikroplarla mücadele etmek mümkün değildir ve hastalıklara teslim olunur. Bunun sonucunda da ölüm gelir.

AIDS Virüsünün Bulaşmasını Önleyen Aşı Geliştirildi

AIDS, AIDS aşısı, AIDS virüsü, AIDS virüsünün bulaşması, HIV, HIV aşısı, HIV virüsü, HIV virüsünün bulaşması, ölümcül AIDS virüsü..

Uzmanlar, AIDS virüsünün bulaşmasının önlenmesine yardımcı olacak aşının geliştirildiğini bildirildi. Tayland’da 16 bin gönüllünün katıldığı deneyde aşının virüsün bulaşma riskini yüzde 31 oranında azalttığı belirtildi.

Amerikan ordusu ve Taylandlı yetkililerin Bangkok’ta düzenledikleri basın toplantısında, Tayland’da 16 bin gönüllünün katılımıyla yapılan deney sonucu aşının, ölümcül AIDS virüsünün bulaşma riskini yüzde 31 oranında azalttığı açıklandı.


Yetkililer, dünyanın en kapsamlı aşı denemesi olan deneye katılan 18-30 yaş aralığında, HIV testi negatif olan Taylandlı heteroseksüel kadın ve erkeklerin 3 yıl boyunca takip edildiğini, sonuçta, aşı yapılan 8197 denekten 51′inin, aşı yapılmayan 8198 denekten 74′ünün AIDS virüsü kaptığını kaydetti.

Daha önce denenen iki aşının birleşiminden oluştuğu belirtilen aşı, Amerikan ordusunun sponsorluğunda, Amerikan Ulusal Alerji ve Bulaşıcı Hastalıklar Enstitüsü ve Tayland Kamu Sağlığı Bakanlığı tarafından yürütülen çalışma sonucunda elde edildi.

Enstitü Müdürü Dr. Anthony Fauci, aşının yolun sonu olmadığına dikkati çekti, ancak elde edilen sonuçtan dolayı çok mutlu olduğunu söyledi. Fauci, “Bu sonuçların geliştirilmesi ve daha etkili bir AIDS aşısı elde edilmesi ihtimali hakkında tedbirli bir iyimserlik içindeyim. Bu yapabileceğimiz bir şey” diye konuştu.

Amerikan ordusunda görevli Albay Jerome Kim de deneme sonucu elde edilen başarı oranının çok yüksek olmamasına rağmen aşının, “güvenli ve etkili bir koruyucu aşı elde edilebileceğinin ilk kanıtı” olduğunu söyledi.

105 milyon dolara mal olan çalışmayla ilgili detaylı bilgilerin ekim ayında Paris’te yapılacak bir konferansta açıklanacağı kaydedildi.

Çalışmanın, Tayland’da daha önce bu konuda yapılan çok önemli bir araştırma yüzünden bu ülkede yapıldığı, Tayland hükümetinin de çalışmayı kuvvetle desteklediği bildirildi.

Dünya genelinde her gün 7500 kişi AIDS virüsü kapıyor. 2007 yılında 2 milyon kişi AIDS yüzünden hayatını kaybetti.

AIDS Vakaları Çığ Gibi Çoğalıyor

Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre, Türkiye’de bin 802 kişi AIDS hastalığıyla yaşıyor. AIDS’in hızla yayıldığını söyleyen uzmanlar, özellikle kadınların ve gençlerin mağdur olduğunu ifade ediyor.

Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) Aralık 2003 verilerine göre, dünyada 46 milyon kişi bu hastalıkla yaşıyor; bugüne kadar 29 milyon kişi de hayatını kaybetti.

Yetkililer, her gün 14 bin yeni vakanın bu sayılara eklendiğini vurguluyor. Türkiye’de de durum iç açıcı değil.

Ancak uzmanlar, bu sayının gerçekleri yansıtmadığını söylüyor. Çünkü ülkemizde hala pek çok hasta istatistiklere yansımıyor.


Türkiye’de HIV/AIDS’le yaşayanların resmi sayısı geçen yıl 376. 1985′ten günümüze toplam vaka sayısı 2920. 892’si kadın, 118′i 18 yaşın altı olan bu rakamı PYD ‘Gençlerin çoğunluğunu oluşturduğu Türkiye’de biran evvel önlemler alınmalı’ diye yorumluyor.

Türkiye’de son yedi yılda HIV/AIDS vakaları iki katına ulaştı. Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre 2000′de toplam 158 HIV pozitif vakası görülürken bu rakam 2007′de 376′yı buldu. 1985′ten günümüze toplam vaka sayısı ise 2920.

‘Gerçek rakam mevcut rakamın 10 katı da olabilir’

Pozitif Yaşam Derneği’nin (PYD) dikkat çektiği konu ise izleme ve değerlendirme mekanizmalarındaki eksiklik nedeniyle, gerçek rakamların mevcut rakamların 10 katı kadar olma ihtimali.

Dünya Sağlık Örgütü, Aralık 2007 verilerine göre HIV/AIDS ile yaşayanların sayısı 33.2 milyon. Bu sayının 15.4 milyonunu kadın, 2.5 milyonunu ise 15 yaş altı çocuklar oluşturuyor.

2007′de HIV infekte toplam 2.5 milyon yeni vakanın 420.000′i çocuk. Yine 2007′de HIV/AIDS hastalığından ölenlerin sayısı 2.1 milyon.

Türkiye’deki kayıtlı 2920 vakanın 300′ünün yaşı bilinmiyor. 18 yaşın altındaysa 118 vaka var. Vakaların 470′i ise 30-34 yaş aralığında. HIV/AIDS’li 2920 kişiden 892’si kadın.

Türkiye’de HIV/AIDS tedavi masrafları hükümet tarafından ödeniyor. Küresel Fon’dan gelen destek sayesinde Türkiye’de ‘HIV/AIDS Önleme ve Destek Projesi’ başlatıldı. Türkiye UNGASS Deklarasyonunu imzalayarak Türkiye’de HIV/AIDS’e mücalede insan haklarının geliştirilmesi, HIV ile yaşayan kişilerin yaşadığı ayrımcılık ve damgalanmanın azaltılması, tıbbi tedaviye sürekli ulaşımın sağlanması üzerine söz verdi.

PYD’nin sıraladığı sorunlarsa şöyle:

Hükümetin Politik Kararları: HIV/AIDS’in korunması yönünde hükümetin ve Sağlık Bakanlığı’nın ayrılmış bir bütçesi ve de kurumsal yapısı yok. Türkiye’de bulunan Ulusal AIDS Komisyonunun yasal bir bağlayıcılığı yok.

Ayrımcılık: Ayrımcılık nedeniyle HIV ile yaşayan kişiler işlerini ve böylece sosyal güvencelerini kaybediyor, sağlık hizmetlerinden yararlanma haklarından mahrum kalıyorlar.

HIV Tedavisi: Enfeksiyonun kabulü için gerekli olan psikolojik destek genel olarak sağlanıyor ancak HIV pozitif kişilerin tedavi aldıkları taktirde sağlıklı bir yaşam sürdürebilecekleri gerçeği bu desteğin dışında bırakılıyor.

Genel Yasa Sistemi: Türkiye’de HIV ile ilgili olarak bir yasa bulunmamakta ancak genel yasalar HIV pozitif kişilerin haklarını genel hasta ve vatandaş hakları bağlamında sağlıyor.

Gönüllü Test Merkezleri: Türkiye’de DSÖ ve UNAIDS gibi uluslararası organizasyonlar tarafından test öncesi ve test sonrası danışmanlık gerekli görülmesine rağmen her zaman bu servisler sağlanamıyor.

Genel Sağlık Sigortası: Türkiye’de tedaviye ulaşım genel sağlık sistemi tarafından sağlanıyor. Ancak sağlık sigortası olmayan HIV pozitif kişilerin sigortalanması ve tedaviye ulaşması için başvuru sonrasında nerdeyse 1-3 ay geçiyor.

Medyanın Rolü: Türkiye’de özellikle televizyon en etkili bilgilendirme kaynağı olmasına ve büyük etkilere olmasına rağmen HIV/AIDS ve cinsel sağlık konuları yeterli derecede ele alınmıyor.