Hayatın İçinden etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Hayatın İçinden etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Cuma

Mesleğimizi ve Meslektaşımızı Püskürtenler...




Oda yöneticileri ve/veya yönetimlere aday olanlar hep birlikte karar alsalar. 

"213 sayılı VUK. Mük. 227. gereğince, Meslek mensupları 4 nolu tebliğ ile düzenlenen beyannamelerini imzaladıkları mükelleflerin listelerini artık vermemiz gerekmiyor. 

Çünkü, bu bilgiler idarenin elinde zaten var. VUK.149. İdarenin bilgi isteme yetkisi elinde olmayan bilgiler içindir. Gereksiz bilgilerin tekrar tekrar verilerek ceza kesilmesi meslek mensubuna yönelik bir saldırıdır. Bu saldırıyı püskürtmek için vermiyoruz" deseler. 


Oda seçimlerine katılımı artırırlar mı?


Yalçın ÖNDER 
Mali Müşavir


Şu anda bu söylediğinizi yapacak cesarete sahip bir yönetici bulmanız mümkün değil. Hadi oldu ya buldunuz; bu bulduğunuz yönetici (tamamen örnek vermek için söylüyorum) sağcı ise solcular tarafından örgüte zarar vermek için yapılacak girişimlerdir bunlar türünden bir şeyler söylenerek engellenecek, (yine tamamen örnek amaçlı söylüyorum) Eğer bunu yapacak olan solcu bir grup olacaksa da bu defa karşı grup vay efendim siz iktidara muhalefet yapıyorsunuz türünden sözler söyleyerek birlikteliğin sağlanmasını sekteye uğratacaklardır.

Bu söylediğinizin yapılabilmesi için; Seçilen iktidar sahibi yöneticilerin, seçimlerden sonra azınlıkta bulunan diğer yöneticilerin, seçilmeye talip olan yönetici adaylarının ve sürekli olarak klavye başında ve dost sohbetlerinde üzerimize yüklenen angaryalardan, haksız rekabetten, tahsilat sorunundan ve meslekteki eşitsizlikten dert yanan tüm meslektaşlarımızın olaylara karşı bakış açılarını değiştirmeleri gerekmektedir.

2011 yılının Nisan ayında Maliye Bakanlığı BÜTÜN meslektaşlarla alay eder gibi kurumlar vergisini saat 23:48 de uzattıklarında Ankara'da bulunan genç meslektaşlarımızla bir eylem düzenledik. 26 Nisan 2011 sabahı bu uzatmanın hemen akabinde gidip bizzat emniyetten basın açıklaması ve protesto için izin aldık. Bu durumu da internette forumlardan ve sosyal medyadan birçok meslek mensuba ulaştırmaya çalıştık. Bu bilgilendirmeler yapılırken meslektaşlarımızın bir kısmı (sanki öyle bir yazı paylaşsak bile geleceklermiş gibi) bize inanmadılar ve illa emniyetten alınmış izin yazısını istediler. Bir diğer grup ve bir çok meslektaş sanki bu saygısızlık kendilerininde içinde bulunduğu BÜTÜN meslek camiasına yapılmamış gibi aman durun yapmayın bu siyasi iktidara yapılan bir karşı duruş olarak algılanır dediler. Hali hazırda bizi yöneten grup ve ona mensup bazı arkadaşlar ise aman yapmayın örgütümüze zarar gelir, kimse gelmez odamızın saygınlığı zedelenir dediler. Bunların paydaşı bazı kendi bilmezler de eyleme katılmayı düşünen arkadaşlarımızı "amaaan boşver gitmeyin üç beş gencin işi" diyerek yapmak istediğimiz haklı eylemimizi küçültme gayretine girdiler.

Sonuç itibariyle; Van'dan, Şırnak'tan, Bursa'dan, İstanbul'dan, Balıkesir'den, Kütahya'dan ve daha sayamadığım birçok ilden meslektaşlarımızın katılımı ile sayımız az bile olsa bize yapılan saygısızlığı çok saygın ve mesleğimize, meslektaşımıza yakışır şekilde protesto ettik. Dik duruşlu, onurlu bir çok meslektaşımız var ve artık onların görev başına geçme vakitleri geldi de geçiyor bile...

Bu zamana kadar kendi siyasi ideolojilerinin doğrultusunda hareket eden zavallı grupçuklar maalesef mesleğimizi bu hale getirmiş ve meslektaşların birlikte hareket edebilme kabiliyetlerini neredeyse bir daha hiç düzelemeyecek şekilde baltalamışlardır. Mesleki siyaset yapmak yerine, kendi siyasi ideolojilerini yöneticiliklerini yaptıkları kurumlarda birer oy ve rant malzemesi olarak kullananlar her kim olursa olsun çok büyük bir vebal almışlardır. Bu vebal şimdi mesleğini alın teriyle yapmak için gayret gösteren emekçi ve de özellikle genç meslektaşlarımızdan çıkmaktadır. Vesayet kültürünü benimsemiş veya her söylenene ne olursa olsun karşı çıkmış sözde mesleki yönetici ama özünde en koyu fanatik siyasetçi edasıyla görev yapan yöneticilerimiz veya onlar gibi düşünen meslektaşlarımız; bir gün bu genç meslektaşlara hesap vermek zorunda kalacaklardır.


Dilerim bundan sonraki yetişen nesilde mesleki siyaset anlayışını benimsemiş, meslek için gerekirse her noktada buluşabilen arkadaşlarımız yönetime talip olurlar da, bizler de bu köhnemiş eski zihniyetlerden kurtulur ve hep birlikte hareket ederek üzerimize yüklenen angaryalardan, haksız rekabetten, tahsilat sorunundan ve de meslekteki eşitsizlikten kurtulabiliriz.


Şu andaki yöneticilerle sorunlarımızı püskürtmemiz imkansız. Onlar püskürtse püskürtse yukarıdaki resimdeki gibi ancak ağızlarıyla su püskürtürler... 

Hasan Volkan ÇEVİK
Mali Müşavir


Salı

Bizi Yönetenlerin Süslü Cümleleri...

"ÜLKEMİZE, MESLEĞİMİZE, ÖRGÜTÜMÜZE, ONURUMUZA SAHİP ÇIKACAĞIZ"


Sadece masa değil üstü boş olan, üyeleri için çalıştığını söyleyenlerin süslü cümleleri de boş...






Meslek örgütümüz 1 Mayıs'ı kutlar, tekel işçilerinin grevlerini kutlar, vs kutlar ama 23:48 de beyan süresini uzatan maliye bakanlığını protesto etmek isteyen bir grup genç meslektaşını yapmayın etmeyin diye durdurmak isterler. Meslekle alakası olmayan işleri savunurken odaların sivil toplum kuruluşu olduğu öne sürülerek türlü yollarla eleştri, protesto, kutlama vs. yapılır. Fakat ne hikmetse G.Antep'te yapılan bombalama eyleminde ölen bir sürü insan olmuşken, hiç değilse o ölenler arasındaki 1,5 yaşındaki küçük bebeğin hatırına, daha 1 sene önce Kumrular Caddesi'nde aynı korkuya maruz kalmalarına rağmen her hangi bir kınama mesajı bile yayınlamazlar. Odalarımız Sivil Toplum Kuruluşu ise 1,5 yaşındaki o bebeğin hatırına bu eylem kınanmalıydı. 1 Mayıs kutlanmasın demiyorum, toplumu ilgilendiren her olaya tepki verilsin ama her olaya...

Odamızın yayınladığı bültende yanlış bir yazı yayınlanır. Yanlış olduğu konusunda yetkili olduğunu düşündüğüm kişilere uyarıda bulunurum ama ses gelmez. Sonra birisi o konuyla ilgili bir soru sorduğunda odamızın bülteninde bununla ilgili bir yazı var belki yazının doğruluğu olabilir yazı sahibi ile görüşün dediğimizde ise yanlış olduğunu bildiğiniz bir yazıyı neden referans olarak gösteriyorsunuz diye aptalca bir cevapla karşılaşırsınız ve benim yazdıklarım yayınlanmadığı gibi bana verilen cevapta özelden yazılır ne hikmetse. Kendileriyle aynı düşünmeyenlerin yazdıklarını, söylediklerini, düşüncelerini sansürleyen bu zihniyet bir de kendisine demokrat der. 

10 yıllık mali müşavirlerin denetim yapma yetkisini sınavsız şartsız alması gündeme geldiğinde cep telefonlarına atılan mesajlarda ve gönderilen e-postalarda YAŞASIN ÖRGÜTLÜ TEPKİMİZİN SONUCUNU ALDIK diyerek genç meslektaşlarını açık bir şekilde kendi örgütlerinin dışında tutan bu zihniyet nasıl olacakta örgütüne mesleğine sahip çıkacak. 

03 Mayıs 2011 tarihinde 23:48 de uzatılan beyan süresini uzatan maliye bakanlığını protesto etmek isteyen genç meslektaşlarını durdurmak isteyen zihniyet MESLEĞİNE;

10 yıllık mali müşavirlerin denetim yetkisini almalarını (bu sonradan değişti) örgütlü tepkinin başarısı olarak görüp; genç meslektaşlarını görmezden gelen zihniyet ÖRGÜTÜNE;

Her platformda Sivil Toplum Kuruluşu olduğunu iddaa edip her olayı savunanlar, protesto edenler; G.Antep'te yaşanan vahim olayı tekrar ediyorum sadece o 1,5 yaşındaki küçük bebek için kınayamıyorsa ÜLKESİNE;

SAHİP ÇIKAMAZ...

Bunlar sadece süslü cümlelerden ibarettir, gelişmeleri biraz takip edenler kimin ne olduğunu ve ne yapabileceğini açık bir şekilde görebilecektir. B
u yazıyı okuyan bu zihniyetin savunucularına sesleniyorum. Ben sağcı değilim, ben solcu da değilim ben mesleğini çok seven genç bir meslektaşınızım... 

Hasan Volkan ÇEVİK
Mali Müşavir

Acı ama Real...


Galatasaray - Real Madrid Rövanş Maçı...

Galatasaray 1-0 geriye düşer ondan sonra bir pozisyonda Semih kırmızı kart görür. Sonra Fatih Terim taç çizgisine yakın bir yerde Abramat'ın rakibine yaptığı faule sinirlenip topu yere vurur ve kendi oyuncusuna tepki vermesine rağmen hakem Fatih Terimi haksız yere tribüne yollar. 

Bunun üzerine Fatih Terim çıldırır hakemin üzerine yürür, yan hakemi itekler, dördüncü hakeme tükürür, mourinhoyu döver, kameraya dil çıkarır, taraftara parmak işareti yapar. Bu olaylardan çok etkilenen hakem Galatasaray lehine kararlar vermeye başlar. 

Fatih Terim'in tepkileri hakemi o kadar etkilemiştir ki Galatasaray lehine tam 4 tane penaltı çalar. 4 atışın tamamını da kullanan ve gole çeviren Melo; 1. golden sonra sembernar, 2. golden sonra g.retriever, 3. golden sonra pitbull ve 4. golden sonra da kaniş gibi sevinerek attığı golleri büyük bir hırsla kutlar. 

Dakikalar 85 i gösterirken Galatasaray bir korner kazanır, korneri kullanan Sabri topa öyle bir kavis verirki herkes şaşırır ve bir mucizenin gerçekleşmesi için başka bir şey olmasına gerek kalmamıştır. Çünkü artık Sabri'de gol attığına ve maç da 5-1 olduğuna göre Galatasaray tur atlamış ve ikinci N. Xamax mücizesi de gerçekleşmiştir. 

Herkes mucizenin gerçekleştiğini düşünürken, trübünde taraftarlar Fatih Terim'i üstün dehası yüzünden öpücük yağmuruna tutarken, Fatih Terim üstündeki tüm salyalara rağmen o asil ve dik duruşunu hiç bozmamış gayet mağrur bir şekilde bu başarısının tadını çıkarmaktadır. 

Derken 90+4. dakikada bizim çocuğumuz Mesut Özil orta sahanın az ilerisinde topla buluşur, karşısındaki riera'yı geçtikten sonra Gökhan Zan'ı da rahatça geçer ve önde olan musleranın üzerinden topu aşırtarak nefis bir gol atar. Skor 5-2 olmuştur ve Galatasaray elenir. Bize bu heyecanlı dakikaları yaşattığın için teşekkürler Galatasaray, teşekkürler Fatih Terim. 

Acı ama Real...

Çarşamba

Defter Tasdiki & Turk Futbolu


İnternette bir defter tasdik ücreti tartışmasıdır gidiyor. Bu tartışmaları okurken arkadaşlarımızın farklı illerden aktardıkları defter tasdik tarifelerini gördüm ve farklı illerden gelen bu bilgilendirmeler bana radyoda futbol maçı dinliyormuşum hissini verdi. Aslında sorunlar büyük ama ben bu sorunlara değinmek istemiyorum çünkü zaten bu sorunlar herkesçe biliniyor. Bunu tuzum kuru olduğu için falan söylemiyorum yanlış anlaşılmasın. Tamam defter tasdikinden paranın canına okudum ama olsun ben yine de başka bir pencereden bakacağım olaya. :)))


Defter tasdik ücreti hakkındaki bilgilendirmeler bana radyodan maç dinliyorum hissini verdi dedim ya hani, aslında bizim defter tasdik ücretleri konusu da bana göre futbol maçından farksız. Agresif olan, inanan ve inatla mücadele edenler bir şekilde bu defter tasdik ücretlerini alıyorlar. Bunlar genelde üç büyükler diye tabir edilen gruba giriyorlar. Yani bu işin eskileri, bir başka ifadeyle kaşarları, en doğru ifadeyle ise üstatlarımız. Bunlar ellerindeki maddi gücün ve geniş müşteri portföyünün de etkisiyle kendisine sorun yaratan ve istediği defter tasdik ücretini vermeyen mükellefini kadro dışı bırakma inisiyatifine sahipler. Haliyle bu inisiyatif üç büyüklere istedikleri defter tasdik ücretini alma serbestisini de beraberinde getiriyor.



Oysa bir de Anadolu takımları var. Kontradan gol bulma çabası içinde olanlar, bir duran top olsa da gol pozisyonu bulsak diye bekleyenler. Bunlar maalesef üç büyükler kadar şanslı değiller. Çünkü ne maddi durumları ne de müşteri portföyleri üç büyükler kadar güçlü değil. Haliyle kendisine sorun yaratan ve istediği defter tasdik ücretini vermeyen mükelleflerini üç büyükler gibi kadro dışı bırakamıyorlar. Üç büyüklerin aksine, odaların belirlediği fiyatları uygulamak yerine mükellefleriyle orta yolu bulunmuş sözde makul ücretlere anlaşıyorlar. Belki de hoş olmayan diyaloglar da yaşanıyor aralarında bu sıkı pazarlıklar içerisinde ama maalesef köprü, ayı ve dayı misalinde olduğu gibi ya sabır diyerek içine atıyor çoğu zaman Anadolu takımları denilen grup bu tartışmada yaşanan tatsız durumları.



Peki böyle olunca ne oluyor. Deniyor ki üç büyükler tarafından, olmaz kardeşim Anadolu takımları hep defans ağırlıklı oynuyor, futbolu çirkinleştiriyorlar. Yani bizim anlayacağımız şekliyle söylersek, bu Anadolu takımları fiyatları düşürüyorlar, haksız rekabet yapıyorlar ve kendi değerlerini düşürüyorlar gibi kimine göre haklı, kimine göre haksız kısır tartışmaların olmasına sebep veriyorlar. Ama bilmiyorlar ki sorun esasında adaletsiz gelir dağılımından kaynaklanıyor. Aslında bal gibi biliyorlar da kendi durumlarının tartışmaya açılmasından korkuyorlar belki de.



Yani bana göre tıpkı futbol da olduğu gibi üzerinde bir türlü mutabakata varılamamış defter tasdik ücretlerindeki tartışmanın ana sebebi de adaletsiz gelir dağılımından kaynaklanmakta. Anadolu takımlarının attığı buz gibi goller ofsayt diye kesilip, 3 büyükler kollanmaya devam ettikçe ve durumun düzeltilmesi için çalışmalar yapmak adına girişimlerde bulunulmazsa bu tartışmalar asla bitmez. Sonuç olarak bir grup insan, defter tasdikinin kaldırılmasını bile isteyecek aşamaya gelmişse ve başka bir grup insan da böyle bir isteğin ne kadar saçma bir istek olduğunu söylüyorsa ortada ciddi bir sorun var demektir.



Son olarak biraz karamsarca ve biraz da klasik olacak biliyorum ama diyeceğim şudur;



Ne Türk futbolu düzelir, ne de bizim çözüm bulmayı bekleyen sorunlarımız…

Hasan Volkan ÇEVİK
Mali Müşavir


Not: Bu yazı 19.12.2009 tarihinde yazılmıştır. Görünen o ki, hem mesleğimizde hem de futbolumuzda sorunlar düzeleceğine artarak devam ediyor...

VÜCUDUNUZA GÖRE KARAKTERİNİZ...



Mârifetname isimli kitaptan alınmış olan bu yazı, insanların dış görünüşüne göre karakter analizi yapılan İlmi-Simyâ (sîmâlar ilmi) ilminin kullanmış olduğu bazı kriterlerdir... 



1. Boyu uzun olan saf akıllı olur. 
2. Boyu kısa olanın hilesi çoktur. 
3. Orta boylu olan kişi akıllı ve güzel huylu olur. 
4. Saçı sert olan keskin zekâlı olur. 
5. Saçı yumuşak olan ebleh ve arsız olur. 
6. Saçı sarı olanın işi gücü kibir ve gazaptır. 
7. Saçı kara olanda sabır vardır. Böyleleri ile yakınlık kurmaya bak. 
8. Saçı kumral olan ise güzel, huyca eşsizdir. 
9. Saçı seyrek olan ârif ve zarif bir kişidir. 
10. Saçı çok olan kadının anlayışı kıt olur. 
11. Başı küçük olan kişinin aklı da az olur. Böylelerine sakın sırrını söyleme. 
12. Başı büyük olanın aklı çok olur. 
13. Başının üstü yassı olan keder çekmez. 
14. Başının cildi sağlam olan hayır işler; şer işlemez. 
15. Başı kel olana yakın olma. Böylesinden sakın ki, kötü huylu olur. 
16. Alnı dar olanın ahlakı da dar olur. 
17. Alnı yumru olan kötü ve aldatıcı olur. 
18. Alnı enli olanın kötü huyluluğu hastalık gibidir(ondan gitmez). 
19. Alnı düzgün olan kişiyi emniyetli bil. 
20. Alnı kırışıksız olan şüphesiz tembel olur. 
21. Alnındaki kırışıklar uzun olan anlayışlı olur. Kırışığı az olan cömert olur. 
22. Kaşları arası kıvrımlı (kırışık) olan kişi baştan sona gam yüklüdür. 
23. Kulağı büyük ve enli olan cahil ve tembel olur. 
24. Kulağı küçük olan hırsızdır. Kulağı orta büyüklükte olan ise dürüsttür. 
25. Kaş ucu ince olanın işi gücü fitnedir. 
26. Kaşı çok kıllı olan gönlü kırık ve kederli olur. 
27. Kaşı açık olan dürüsttür. Kaşı çatma ise hırsız olur. 
28. İnce kaş güzeldir ama bunun da uzunu kibirlilerde bulunur. 
29. Kaşı kavisli olan her zaman dilber olur. 
30. Gözün çukur ve eğik olması kibirlilik alâmetidir. 
31. Kara gözlü olanlar itaatkâr olur. Gözün kanlı olması ise yiğitlik alametidir. 
32. Gözleri gök olan zekîdir. Ela gözlü ise edebli olur. 
33. Gözü küçük olan hafif bir kişiliğe, gözü büyük olan ise zarif bir kişiliğe sahiptir. 
34. Gözü yumru olan hasetçi olur. Gözü orta büyüklükte olan gerçek dosttur. 
35. Kıpık gözlü olan yaramaz ve çirkin olur.Bakışı gevşek olan ise süslü olur. 
36. Noktalı göz ok gibidir. Böylesinin gözü başkasına çok değer (nazarı dokunur). 
37. Tek gözlüye yakın olma; sık bakan ise emniyetli sayılmaz. 
38. Şaşıya hiç bakma ki sana eğri (kötü düşünerek) bakar. 
39. Gözü güleç olan güzel olur. Kirpiği sık olan ise eşsizdir. 
40. Yüzü büyük olan hastalıklıdır. Küçük yüzlü olmak ise kibir alametidir. 
41. Yüzü yumru olan ahmak; yassı olan güzel olur. 
42. Yüzü arık olan borcuna sâdık değildir. Yüzü etli olan ise sakil olur. 
43. Yüzü hayli uzun olan konuşurken yalan konuşur. 
44. Yüzü sert olanın genellikle sözü acı olur. 
45. Yüz, değirmi gerekir. Dolunaydan parlak olmalıdır. 
46. Tebessüm eden bir yüze bakanlar rahatlık bulup kam alır. 
47. Benzi kızıl olan edeblidir. 
48. Benzi sarı olan hastalıklı; siyaha çalan ise tevekkel olur. 
49. Gözleri gök veya mâvi olursa ondan uzak olmaya bak. 
50. Rengi ortada olan yüz hem ak hem kızıl olur (yanak ve alın). 
51. Burun biraz uzun ise sâhibinin anlayışında biraz kıtlık vardır. 
52. Burnu kısa olanın içinde korkusu çok olur. 
53. Burnunun ucu top olan kişi neşeli olur. 
54. Burnunun ucu ağzına yakın olan adamdan kendini sakın. 
55. Burun delikleri geniş olursa, kibir ve haset alametidir. 
56. Burnunun iki kanadı hareketli olan kişide kahır ve inat bir aradadır. 
57. Burnu geniş olan kişide şehvet hastalık halini almıştır. 
58. Burnu eğri olan kişi himmette bulunmayı düşünür. 
59. Ağzın küçük olması güzelliktendir ama böyle kişi korkak olur. 
60. Ağzı büyük olan yiğit eğri olan ise kötüdür. 
61. ----Bu madde sansürlendi.--- 
62. Burnundan konuşan kişinin bu özeliği kibrine dalâlet eder. 
63. İnce sesli erkeğin işi gücü şehvettir. 
64. Erkek sesli kadın ise çoğunlukla yalan söyler. 
65. Sözü hızlı söyleyenin anlayışı yüksektir. 
66. Sesi kaba olanın himmeti de vardır, merhabâya değer. 
67. Sesi çatal olan kişi halka fazlasıyla kötülükte bulunur. 
68. Gülüşü çok olan kişiden hayâ beklenemez. 
69. Yüzü güleç ve sözü tatlı olan kişi ne aziz kişidir. 
70. Yufka ve kırmızı dudaklı kişi iyi ilim tahsil eder. 
71. Dudak etli olursa sahibi kızgın ve sakil olur. 
72. Dişleri iri olan kişi çoğunlukla kötülük yapar. 
73. Dişi orta irilikte olanın işi doğruluk ve esenliktir. 
74. Kokusu güzel olanın huyu da hoş olur. 
75. İnce çeneli erkekte akıl az olur. 
76. Çenesi enli olan kişi sert ve kaba olur. 
77. Çenesi orta halli olan akıllı ve güzel olur. 
78. Sakalı uzun olan kişi hünersiz olur. 
79. Sakalı sık olan sakil olur. Böyleleri sözü uzatır da uzatır. 
80. Kara ve seyrek sakal zekaya delildir. 
81. Hiç sakalı olmayan kösenin hilesi pek çok olur. 
82. Sakalı değirmi olan kişi olgunluklarla doludur. 
83. Kafası geniş olan ahmak olur. 
84. Boynu çok uzun olan kişide olgunluk az olur. 
85. Gerdanı ince olan ise câhil olur. 
86. Boynu kalın olan kimse gece gündüz tıkınır oburlaşır. 
87. Boynu kısa olanın hîlesi çoktur. 
88. Boynu orta uzunlukta olan kişi hayırlı işler ile uğraşır. 
89. Her yeri orta halli olan kişi şüphesiz bir dilber olur. 

GENÇ MESLEKTAŞ NASIL KAYGI YAŞAMASIN!!!




BİZ GENÇLERİN GELECEK KAYGILARI HEP OLACAK!!!

Şimdi son moda, gençlerin örgütüne sahip çıkmaları için çağrıda bulunmak. Peki neden? Çünkü gençler dinamik, çünkü gençler sürekli iletişim içinde, çünkü gençler yönetim kadrolarına girmek için çaba harcamayan potansiyel birer oy. Her fırsatta kullanılmak istenen biz gençler şimdi de farklı söylemlerle tabiri caizse "tavlanmaya" çalışılıyor. Buradan genç meslektaşlarıma ve adaylarına sesleniyorum. Maalesef herkes bizleri kullanma derdinde, lütfen gerçekten samimiyetine inandığınız insanların yanında olun. Bugün, yarın ki seçimi düşünerek size değer verdiğini söyleyen insanlara aldanmayın. Çünkü o insanlar daha önce bizleri düşünmediklerini çok net bir şekilde gösterdiler. Aşağıda bunu açıklamaya çalıştım.




Süreci yakından takip edenler hatırlayacaklardır ki; 29.06.2012 tarihinde 10 yıllık mali müşavirlerin denetim yapma hakkını kazanmaları yönünde bir tasarı meclise sunulduğunda Türmob attığı mesajlarla ve demokrat mail grubunda yayınlanan maillerle de demokrat grup yetkilileri, örgütlü tepkimizin sonucunu aldık diyerek kutlama mesajları yayınlamışlardı. Bizde yaklaşık 30 arkadaşımızla 02 Temmuz 2012 tarihinde odamıza giderek gençlerin dışarıda bırakılmasına nasıl seviniyorsunuz diye sormaya gitmiştik. Madem örgütlü tepkinizin sonucunu aldınız biz gençler olarak sizin örgütünüzün neresindeyiz dedik? Cevap sizlerinde tahmin edeceği gibi hiç de tatmin edici değildi.


Şimdi zaman geçti ve ne olduysa durum değişti, biz gençler kıymetli olduk. Daha dün 10 yıllık mali müşavirlerin denetim hakkını kutlayanlar şimdi nasıl olduysa mevcut durumu eleştirir oldular. Ne oldu da değişti düşünceler. 29 Haziran'da gençleri hiçe sayanlar şimdi basıl olacak da biz gençlerin gelecek kaygılarını silecekler!!! 

Ben denetim sürecinde yaşanan kıdem savaşlarının tek kaybedeninin genç meslektaşlar olduğunu düşünüyorum. Çünkü genç meslektaşlar hiçe sayıldı, umursanmadı ve o hep söylenen örgütün dışına itildi. Bizler çok değerli gördüğümüz yöneticilerimizin aslında bizi birer "piyon" olarak gördüklerini ve bizi kullandıklarını üzülerek gördük. Bizim bütün yöneticilerimize olan inancımız sırf bu yüzden maalesef kaybolmuştur ve bu öyle bir güven kaybıdır ki; öyle bir kaç süslü kelimeyle geri gelecek gibi de görünmemektedir.


Değerli genç meslektaşlarım ve yarının meslektaşı olacak aday arkadaşlarım lütfen mesleğimize sahip çıkalım. Bunun için kimsenin yanında olmanıza gerek yok, bizler birey olarak mesleğine değer veren insanlar olur ve öyle olduğuna inandığımız insanlarla bir arada hareket edersek; bugün eleştirdiğimiz bizleri kullanan insanlar yavaş yavaş aramızdan kayıp gidecektir. Lütfen hepimiz birey olarak ilk önce hayata ve mesleğimize olan bakış açımızı olumlu anlamda değiştirelim. Sorunları izleyen yada sadece eleştiren insanlar olmak yerine sorunun çözümü noktasında çalışan, fikir üreten bireyler olalım.

Biz gençlerin ve bizden sonraki arkadaşlarımızın kaygı yaşamamasının tek yolu mevcut insanlara körü körüne inanmak, her söylediklerini yapmak değil! Araştıran, yenilikçi, eleştiren ve çalışkan bireyler olmaktan geçmektedir. 

Yani kısaca değerli arkadaşlarım çözüm sizlerde, çözüm kendimizde lütfen bunu unutmayın! Benim her zaman her yerde söylediğim gibi umudunuz ilk önce kendinizde olsun.

Benim umudum kendimde...

İyi çalışmalar, başarılar...

Hasan Volkan ÇEVİK
Mali Müşavir

Perşembe

Muhteşem 100 Yıl ve Ahlak Anlayışımız...


Toplumun en küçük birimi ailedir; anne, baba ve evlenmemiş çocuklardan oluşanına çekirdek aile denir. Böyle kitabi bir tanımın ardından olayın beni ilgilendiren kısmına geçeyim diyorum. Bir çocuk en temel ahlaki öğrenimlerini aile ortamında almaya başlar. Daha anne karnındayken bile hissetme yetisine sahiptir. Doğduktan bir müddet sonra çevresinde gördüklerini kaydetmeye başlar. Anne ve babanın yaptıkları onun bilinçaltına kazınır ve çocuk için en önemli rol modeller anne ve babası olur. Yani anne babanın gelecek nesillerin yetişmesindeki payı diğer etkenleri de düşündüğümüzde en önemli olanıdır.
 
 Son günlerde hepinizin de bildiğini düşündüğüm bir muhteşem yüzyıl tartışmasıdır sürüp gidiyor. Başbakanımız dizinin ahlaki değerlere zarar verdiğini, tarihimizi yanlış anlattığını ve gençler için olumsuz örnekler sunduğunu söylemekte. Bu söylemi ilk duyduğunuzda eğer diziyi de izlemişseniz başbakanımıza hak vermenizden daha doğal bir şey yok gibi görünüyor. Fakat bizim toplumumuzu sadece bu dizi mi dejenere etmekte! Bu dizinin haricinde yayınlanan programlar çok mu yararlı, diğer programlar gençlere örnek teşkil edecek bilgilerle mi dolu yani?
 
     Bütün dizilerin içinde bin bir türlü entrika, bütün programlar kavgalardan besleniyor ve alttan alta toplumu bilinçli olarak zedeleme amacı taşıdığını düşündüğüm türlü reklam, resim, haber vs. ne ararsan var. Toplumumuza baktığımızda dizilerin yansıması olan hayatları yaşamaya çalışan insanları görmek mümkün. Gençler kolay yoldan zengin olma gayretinde, zenginliği başaramayanlar ise herkesin kendisine karşı olduğunu düşünüp Polat Alemdar moduna geçmiş durumda. Yaşları gereği gençler doğal olarak karşı cinsle olan münasebetlerini hayatlarının en önemli yerinde tutuyorlar. Fakat ilginç olan bu durumun gençlikten sonra da devam etmesi, tek eşliliği aptallık olarak görmek moda bir tabir durumuna geldi. Söz aptallıktan açılmışken doğru dürüst yaşamaya çalışan insanlara da aptal gözüyle bakıldığını unutmamak lazım. İşyerinde kaytarma peşinde koşan işçiler, çok çalışana patron yalakası aptal derler. Vergisini düzgün ödeyen iş adamı da bir başka aptaldır. Vergisini kaçıracağı bir çok yol vardır oysa ki, aptal olmayan kesime göre vergi ödenmemeli, işçilerin hakları gasp edilmeli ve türlü oyunlarla aslında “kendi hakları” olan paralar devlete ödenmemelidir. Toplumun her kesiminde kendine çıkar sağlayıp, nasıl bir açık bulurumda daha ucuz yırtarım veya ödenmesi gereken bir şeyi nasıl olurda ödemem telaşının olduğu da aslında hepimizin malumu.
 
    Bu saydıklarımın tamamı toplumumuzu zehirleyen ve içten içe kemiren erdemsiz davranışlardan bazıları. Bütün bu olumsuz davranış kalıplarını bize muhteşem yüzyıl mı kazandırdı peki? Tabii ki hayır. Bizler böyle olmaktan aslında içten içe mutluluk bile duyuyoruzdur belki de! Çünkü düzgün insan olmak çaba gerektirir, yalan söylememeyi gerektirir, riyakar olmamayı gerektirir, elalemin karısına kızına bakmamayı gerektirir, uçkuruna sahip çıkmayı gerektirir, bizim adamımızda olsa bir hata varsa eleştirmeyi gerektirir, haram yememeyi gerektirir, işçisinin sırtındaki teri kurumadan hakkını vermeyi gerektirir, insan olduğunu zannetmeyi değil gerçekten insan olmayı gerektirir. Bütün bunları yapmak çaba gerektirir, oysaki kötü olanı yapmak her zaman daha kolay ve çekici gelmiştir insana. İşte onun için insanlar hiç kendilerine bakmazlar, kendileri süper doğru insanlardır ve tek suçlu muhteşem yüzyıldır, kurtlar vadisidir, x’tir, y’dir, zarttır, zurttur.
 
 Şimdi gözünüzde bir şey canlandırmanızı isteyeceğim. Çekirdek bir aile var, anne baba ve küçük bir erkek çocuk. Bu aileye bir gün arkadaşları misafirliğe geliyorlar. Misafir aile, bizim çekirdek aileye yeni aldıkları evden bahsediyorlar. 4 oda bir salon, asansörlü, otoparkı var, sosyal tesisleri çok iyi ve şehir merkezine de çok yakın. Çekirdek ailemizin annesi diğer eş anlattıkça çok iyi çok iyi diyerek sevincini belli etmeye çalışıyor, aynı şekilde çekirdek baba da durumdan memnuniyetini belli ediyor, hayırlı olsunlar, güle güle oturunlar dökülüyor ağızlarından. Biraz daha sohbetin ardından misafirler gidiyorlar ve çekirdek aile baş başa kalıyor. Misafirler kapıdan çıkar çıkmaz çekirdek anne hasedini dışarı kusuyor, kim bilir nasıl aldılar o evi, eee tabi şuradan para alıyormuş ve daha neler neler? Çekirdek baba da katılıyor bu söylemlere. Sonra bizim çekirdek çocuk tüm yaşananlara bir anlam vermeye çalışıyor. Misafirler ordayken anne babasından misafirleri için övgü dolu sözcükler duyarken, misafirler gittikten hemen sonra anne ve babasının neden misafirleri için kötü sözler söylediğini anlamaya çalışıyor ve işte o zaman farkına varıyor riyakarlığın. Toplumumuz bir tane daha riyakar kazanmış oluyor ama durun suçlu anne baba değil, SUÇLU muhteşem yüzyıldaki hürrem, ah hürrem toplumu dejenere ettin geber emi!!!
 
Baba rakı masasından kalkmaz, ağzından küfürler eksik olmaz, milletin karısına kızına laf eder, ondan sonra tutar sırf “başbakanı” eleştirdiği için muhteşem yüzyıldaki ağzı sulanarak izlediği dekolteleri eleştirir. Evet haklısınız muhteşem yüzyıl tarihimizi yanlış anlatıyor, evet haklısınız harem yanlış anlatılıyor belki ama unutmayın Osmanlı Devleti islami usullere göre yönetildi. Siz şimdi kalkıp içki içmek haramken, küfür etmek haramken, milletin namusuna laf etmek haramken, zina haramken, hırsızlık günahken, yalancılık günahken, riyakarlık günahken ve bütün bunların hepsini yaparken kalkıp muhteşem yüzyıla laf edin. Efendiler bizim toplumumuzu böyle diziler de bozuyordur tabi ki ama en başta sizin gibi iktidar yalakaları, riyakar insanlar bozuyor bizim toplumumuzu.
 
 Şunu unutmayın ki; çekirdek aile içinde sadece çekirdek yenen yer değildir. Çekirdek aile, toplumu oluşturan insanların yetiştiği yuvadır. Siz o yuvada ne yaşarsanız topluma da onu yansıtırsınız...
 
Hasan Volkan ÇEVİK